Olgunlaşmadan anlayamıyorsunuz bazı şeylerin kıymetini. Bir erkeğin baba olmasını, annenizin sizin için her daim ne kadar ve ciddi şekilde endişelendiğini,anneliği,babalığı,birliği,aile olmayı.. Aynı çatı altında yaşayamazken, onlardan ayrıldığınızda hissettiğiniz eksiklik duygusu biraz olsun durumu kavramanıza yardımcı oluyor.. Başlangıçta o kadar seviniyorsunuz ki onlardan uzaklaştığınıza, o tarifsiz mutluluğun yerini özlem aldığında kendinizde şaşırıp kalıyorsunuz. Belki de evde ki baba kavramının sizi yıllarca ne kadar sıktığını düşünüp, onu özlemeniz sizi sinirlendiriyor. Niye? Zamanında istediklerinizi yapmanıza izin vermediği için.. Arkadaşlarınızla gece dışarı çıkamadığınız ya da her konuda kısıtlandığınız için.. Ne büyük kayıp ama..
Ama anlayamazdık onları..Ne kadar uzağa gidersek o kadar iyi olacağımıza inanıyorduk. Hepimiz türlü türlü yerlere dağıldık. Uzaklaştık o otoriteden. Şimdi ise deli gibi özlüyoruz onları. Bir şey olduğunda yine onları arıyor, yeri geldi mi anneyi pas geçiyor babaya ağlanıyoruz. O zaman bile taviz vermiyor ki yumuşayıp daha da koyvermeyelim kendimizi diye. Ne sevdiğini, ne kızdığını, ne de mutlulu olduğunu göstermezdi onlar. "BABA" olmanın verdiği yükü en iyi şekilde kaldırabilmek için katı olmak zorundaydılar. Bu arada sizin büyüdüğünüzü de asla kabul etmek istemediler tabii. Belki de bu kadar yaptıklarından sonra ben büyüdüm, gidiyorum demeniz; onun için dünya'nın en ağır cümlesiydi. Bilemezdik..
Ve bir babalar günün'de onu ne kadar sevdiğinizi söylerken, onun sesindeki şevkati ve sevgiyi duymak bir çok şeyi değiştiriyor biliyorum. Bundan üç sene önce ben yaşadım aynılarını. Ondan uzakta kaldığım ilk sefer değildi belki ama onun özleminin ne kadar yakıcı olduğunu öğrendiğim ilk zamandı. Hatırlarım daha çok küçükken, gece çalışmaya gidişlerini hiç anlayamazdım, her seferinde "beni de götür.." diye zırlardım arkasından. Annemin dizinin dibinde hıçkıra hıçkıra uyuyakalırdım. Eve her gelişini kapılarda karşıladım. Buna rağmen hep korktum ondan. Babaydı.Benim yapamadığım bir çok şeyi yapan,benim gezmediğim yerleri gezmiş, tanışmadığım insanların ne olduğuna çoktan karar vermiş, dünya'da ki en zeki adam. Biraz daha aklım başıma geldiğinde, büyüyünce onunla evleneceğimi düşünüyordum. Ondan daha iyisi yoktu ki.. Beni sevdiğini dile getirmese bile gözlerinden anlardım, başka bir erkeğe gerek yoktu. O hep yeterdi.
Büyüdüm, yaşlandı. Onun duygusal yönden en çok açık verdiği zaman, üniversite'ye başladığım zamandı. Bırakamadık birbirimizi. Ben baktım kal diye, o ağladı. Tek başımaydım, o yoktu. Ağladım, kırıldım, üzüldüm, sevdim ama o hala yoktu. Anladım ki; evden bir kere çıktık mı, geri dönüşü çok zor. Ama biliyorum ben hala onun "en büyük ve hep küçük" kalacak kızıyım. Sesini duymak, adını anmak, çatık kaşlarını düşünmek dünyanın en huzurlu şeyi herhalde.. Ve iyi bir erkek olmanın en güzel örneği. Çünkü, bir erkek, "iyi bir baba" olabildiği zaman erkektir. O zaman bilir paylaşmayı, sevmeyi, alışmayı, kızmamayı, özlemeyi.. Doğru, çünkü babam böyle söylerdi..
Şimdi yine birbirimizden uzak bir "babalar günü" daha geçirdik. Ama görüşmeye de gerek yok. Birbirimizi nasıl özlediğimizi, sevdiğimizi biliyoruz ki bu da yetiyor bize. O da biliyor.. "ben babamın kızıyım..."
İçlerindeki evlat sevgisi eksilmeden,açık vermeden günden güne artan, gözlerinde çocuklarıyla duyduğu gururun okunabildiği ve tam bir "baba" olabilen her erkeğin babalar günü kutlu olsun. İyi ki varsınız.
Milano'da bir gün..
3 gün önce
0 reactions:
Yorum Gönder